27 Şubat 2014 Perşembe

KÖYÜMÜZE PATATES NASIL GELDİ?

          Karadeniz in daracık ve dik tarlalarında mısırdan sonra en çok ekilen sebze patatestir. Bu bizim köyümüz olan Alazlı köyü içinde geçerlidir.
           Patates, toprak altında kök halinde bulunan, nişasta deposu, enerji kaynağı, faydalı, lezzetli, tüm dünyada hemen herkesçe sevilen, birçok farklı kullanım alanı ve şekli olan bir sebzedir. Patates (Solanum tuberosum) boyu 80 cm.ye varan, beyazımsı - pembemsi çiçekler açan, otsu bitkidir. Bitkinin yumruları toprak altında bulunur ve nişasta bakımından zengindir(1).
           Küresel olarak bugün dünyamız temelde patates, buğday ve arpayla besleniyor. İnsanların çok önemli hayatiyet kaynaklarından biridir. Geçen bin yılda insanların en önemli besin maddesi olmuş patatesin doğum yeri Peru da And Dağları nın etekleridir. Patates hakkında edinilen ilk bilgi, İspanyol fatihi Pedro Ciezanın 1553 te yazdığı "Peru Günlüğü" kitabında geçmektedir. İnkaların "papa" dedikleri Patatesi yiyen denizciler iskorbüteye(C vitamini eksikliğine) yakalanmıyordu(2).
Patatesi Avrupa ya ilk getirenler İspanyoldu ama onu Avrupa ya on altıncı yüzyılda tanıtan İngiliz seyyah Sir Francis Drake olmuştu. Fakir babası patatesi getirdiği için İngilizler onun heykelini diktiler. Almanlar patatesi 1620 de tanıyınca, Seni bize Allah gönderdi dediler. Kolay yetişen ve besin değeri çok yüksek patates, o günlerde sıkça uğranılan kıtlığa çare olmuştu. Prusya imparatoru Büyük Frederik bir yandan patates eken köylüleri teşvik ediyordu ama diğer yandan da zehirlenmekten korktukları için patates ekmeyen tutucu köylüleri, kulak ve burunlarını kesip kafalarını patatese benzeterek cezalandırıyordu(2).
           Endüstri devriminin henüz gerçekleşmeye başlamamış olduğu yıllarda, İngilizler patatesin olağanüstü bir özelliğini keşfederler. Yüz dönüm tarlada, buğday ekilirse dört, patates ekilirse sadece bir kişi çalışsa yeterlidir. O zaman patates ekilen yerlerde eskisine oranla üç köylü boşa çıkar. İşte uyanık İngilizler İrlanda da patates ekilmesini sağlarlar. İşsiz kalan köylüleri İngiltere ye çekmeyi başarırlar ve bol ucuz işgücünün de sayesinde endüstri devrimi patlar. Evde üretim biçimi kalkar ve bu sürecin sonunda fabrikalar kurulur(2).
           19. yüzyıl Almanya endüstrileşmesini hızlandırmak için Kayzer Wilhelm, patates eken Alman köylüsüne prim vaat eder. Amaç, ekonomik ve politik bütünlüğünü kuramamış ve endüstri devrimini tamamlayamamış Almanya da feodalizmi tamamen yok ederek kentlere işgücü sağlamak. Almanya da patatesin mucizesini öğrenen bir Rus, Rusya da da aynı yöntemi uygular. Rusya da patatese Almancası gibi "kartofel" denilmektedir(2).


Türklerin patatesli geçmişleri ise nispeten yeni. Ancak geçen yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa görmüş olanlarımız yurda dönüşlerinde arar olmuşlar bu sebzeyi(3). Osmanlı nın ilk yemek kitaplarından Mehmet Kamil tarafından yazılan Melceü't-Tabbahin adlı kitapta ve Ali Eşref Dede'nin Yemek risalesi adlı kitaplarında patates ve domates yer almamaktadır(4). XVIII. Yüzyılda Trabzonda tarla tarımında tütün, fasulye ve mısır üretimi yapılmaktaydı. Bölgede 19. yüzyılın ikinci yarısında (1869-1905),tütün, fasulye,mısır,buğday, kuru ot,sebze,fındık, kenevir,ceviz, üzüm ve diğer meyve türlerinin üretim maddeleri olarak tarımda yer aldığı da bilinmektedir. Burada görüldüğü gibi Patates henüz kayıtlarda yer almamaktadır(5).

           Ruslar 1878 de Ardahan ı işgal eder. Ta 1918 e kadar Rus işgali devam eder. Bu süre içinde Ruslar patates ekimini başlatır. O yörede de patatese uzun süre kartoflu denmiştir. Patates, Peru dan yola çıkmış, dönmüş dolaşmış, Doğu Anadolu dan Anadolu ya ulaşmıştır(2). 1916-1918 yılları arasında Trabzon u işgal eden Ruslar, askerlerini doyurmak için her yere saldırdılar. Topladıkları yiyecek maddeleri yüzünden Ruslar, göçmeyip Trabzon da kalan yerli halkın açlıkla yüz yüze gelmesine neden oldular. Bunun üzerine Ruslar, Doğu Anadolu da yetiştirdikleri patatesleri Trabzon a getirip halka tohum olarak dağıttılar. Yöremizde Rus patatesi olarak bilinen bu patatesler, çok kısa zamanda yetişmekteydi. Bu yüzden bazı köylerde bu patatese kırk günlük denmektedir. Muhacirleri doyurmak için Ordu da bulunan Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey, 1917 yılında önemli bir gıda maddesi olan patatesin bütün boş bahçelere ekilmesini emretti. Valilik emre uymayan mültecilerin yevmiyelerini, memurların maaşını vermemek, yerli ahaliden amele ücreti ve tohum bedeli adıyla 1-5 lira almak gibi zorlayıcı tedbirler aldı(5). Ürün yetiştirmeyi teşvik edici bazı tedbirler alındı. Köyümüzde Patates Kartolu veya Kartopu olarak da bilinmektedir. Kısa sürede yetişen bu patatesi halkımız değirmenlere götürerek öğütmüş, böylece çok sevdiği ekmek için patates unu elde etmiştir. Batıdan ise, Anadolu ya kumpir adıyla girer. Bu isim Yugoslavya da patatesin adı olan kurompiröden gelmektedir(2).
            Bugün herkes patatesi kilo yapan bir besin zannediyor. Oysa, yüzde 80 i su olan patatesin kalori değeri oldukça düşük. 100 gram haşlanmış veya fırınlanmış patates 50 kalori içermektedir.
Kaynaklar:
1. http://www.bolpat.com.tr/tr_pat-tar.asp .30.09.2007
2- AHMET TURHAN ALTINER http://www.milliyet.com.tr/2001/11/20/pazar/paz10.html
3. http://yelpaze.tripod.com/patatesin_tarihi.htm 1.10.2007
4. http://lezzetler.com/patatesin-tarihcesi-vt5520.html 28.09.2007
5.Güler, İbrahim(1998) XVIII. Yüzyılda Trabzon un Sosyal ve Ekonomik Durumuna Dair Tespitler. Trabzon Tarihi Sempozyumu. Trabzon: Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder