27 Şubat 2014 Perşembe

KOÇALOĞULLARI AĞA MI İDİ?

          Koçaloğullarının ağa olup olmadığını belirleyebilmek için öncelikle Osmanlı devrinde kullanılan AYAN,AĞA ve DEREBEYİ kelimelerinin anlamlarını ve nasıl elde edildiklerini bilmekte fayda vardır.

           Osmanlı Devletinde 16. yüzyılın sonlarına doğru taşrada nüfuz ve servet sahibi olan ve bu yolla toprak üzerinde güç sağlamış bulunan ayan, ağa, derebeyi takımı oluşmuştu. Aslında bu merkezi olmayan güçler, klasik Osmanlı düzeninde yeri olmayan unsurlardır. Bunlar, 16. yüzyılın sonlarına doğru, geleneksel toprak düzeninin bozulması ve tımar gelirlerinin toplanması işinin iltizam yoluyla özel kişilere verilmesi sonucunda ortaya çıktılar.

          Şehir ve kasabaların ayan denen itibar ve nüfuz sahibi kişileri, aslında Osmanlı tarihinden önceki dönemlerde de hep vardı. Celâli karışıklıkları nedeniyle Osmanlı devletinin merkezi gücü zayıflayıp otoritesi sarsılınca, devletin elinin ulaşamadığı taşra şehir ve kasabalarında ayanların önemi birden bire artacaktı. Bunlar zamanla siyasal bir güç de kazanarak, devlet katında resmen tanınan bir mevkie sahip oldular. Ayanların önem kazanması, toprakta malikâne sisteminin gelişmesiyle oldu. Malikâne sistemi, tımar gelirlerinin (vergilerin) toplanması imtiyazının yaşam boyu olarak özel kişilere verilmesiydi. 17. yüzyıldan itibaren, taşradaki malikânelerin pek çoğu ayanların eline geçmiş ve onlar bu sayede büyük servetler edinerek, merkeze sözünü dinletecek bir güç haline gelmişlerdi. . Bu nitelikleriyle ayanlar, devlete karşı halkı, halka karşı da devleti temsil ediyorlardı. Ayanlar yaptıkları görev için her yıl kaza halkına salınan vergiden bir pay da alıyorlardı. Ayanlar, vergilerin tahsili dışında, bölgelerin asayişi, asker tertip ve sevki, gıda ve malzeme sağlanması gibi önemli görevleri yerine getirirdi.

           Osmanlı tarihinin 17 ve 18. yüzyılları incelendiğinde, ayanların bazılarının ağa, bazılarınınsa derebeyi olarak ortaya çıktıkları görülüyor. Ayanların içinde büyük çiftlik sahibi olup hükümetle iyi geçinen ağalar da var, hükümete başkaldıran ve topraklar üzerinde hükümranlık iddia eden derebeyler de.
Ağalık aslında Osmanlı devletine karşı kesin olarak bağımsızlık tavrı içinde olan bir kategori değildir. Reayanın tasarrufundaki mirî toprakların fiilen güçlülerin eline geçmesi ve bu temelde çiftlik ya da malikâne sahibi bir ağa kategorisinin oluşmasını sağlamıştır ve bu toprakların özel mülkiyete dönüşümü ve belli ellerde yoğunlaşması süreci hızlanacaktır.

           Taşrada ağalık elde etmenin çeşitli yolları vardı. Bunlar:
           1- Ağaların ve derebeylerin önemli bir bölümü askerî bürokrasiden geliyordu. Bunlar, Anadoluda görevli yeniçeri büyükleri, kapıkulu süvarileri ve tımarlı sipahilerin güçlülerinden oluşmuştu. Ekonomik krizin en yoğun yaşandığı ve para darlığının hat safhada olduğu dönemlerde bile hazineden maaşlarını düzenli bir şekilde alabilen yeniçeri ve kapıkulu süvariler, ellerindeki bu parayı yüksek faizlerle köylüye borç vererek büyük kazançlar sağlamışlardı.
            2- Eyalet ve vilayetlerin ehl-i örf diye adlandırılan yöneticileri (beylerbeyleri, sancakbeyleri) ve onların emri altında çalışan güvenlikten sorumlu memurlar (subaşılar vb.) idi. Ellerindeki idarî ve askerî yetkilerine dayanarak, köylünün tasarrufundaki toprakları gasp etmişler, halktan yağmaladıklarını paraya çevirerek büyük servetler biriktirmişlerdi.
             3- Özellikle devletten malikâne şeklinde, yaşam boyu iltizam (tımar gelirlerini toplama yetkisi) alan mültezimler, üzerlerindeki devlet kontrolü zayıfladığı oranda büyümüşler ve kendi adlarına bağımsız hareket etme imkânlarına daha fazla kavuşarak hatırı sayılır bir sömürücü güç olmuşlardı.
           4- Ayanlık, ağalık, derebeylik oluşumlarına kaynaklık eden devletli sınıfa mensup diğer bir zümre ise ulemadır. Taşra vilayetlerinde önemli ve etkili bir yerleri olan ulema mensupları da tıpkı ümera (askerîler sınıfı) gibi, ellerine geçen paraları ile ticaretle uğraşarak zenginleşmiş ve bu sayede bağ, bahçe edinmişlerdi. Böylece ağa durumuna gelmiştiler.
          Osmanlı İmparatorluğu'nda 18. yüzyılın sonlarına doğru ayanların, ağaların gücü o kadar artmıştı ki, içlerinden bazıları devletten yarı bağımsız hale gelmiş, bazıları ise devlete baş kaldırarak derebeyleşmenin yolunu tutmuştu

            Derebeyi, Osmanlının bozuk düzeni içerisinde devlete baş kaldırarak topraklar üzerinde siyasal rakabe (mülkiyet) iddiasında bulunan, oluşturduğu silahlı gücüne dayanarak hâkimiyet kurduğu bölgelerde adeta küçük bir devlet gibi tasarrufta bulunan ağa, ayan veya devlet bürokrasisinden gelme kişilere deniyordu. Bunlar devletin kolay kolay sıkıştıramayacağı bölgelerde tutunuyorlar ve etraflarında oldukça kuvvetli bir askerî güç topluyorlar. Bazıları adeta küçük bir hükümet. Bu itibarla onlar da mülke yahut toprağa sahip olma iddiasında. Derebeyliğin olduğu her yerde, köylüden artığın ürün-rant olarak alınmasının yanısıra, ondan emek-rant veya angarya hizmet de talep edilir.

           Karadeniz bölgesinin bütün il,ilçe ve köylerinde Koç soyadlı sülalelere rastlanmaktadır. Hatta Erzincanın Kazören köyünün tamamen Koçaloğulları tarafından kurulduğunu tarihi kaynaklar yazmaktadır. Osmanlı devrinde kendilerine bir köy kuracak kadar yer verilen kişilerin o şehrin ayanı yani ileri geleninin olması gerekir.
           Köylere yerleşen ve düzenli olarak devlete vergisini ödeyen kişilere yukarıda da açıklandığı gibi köylerde Ağa denildiğini görüyoruz. Çeşitli kaynaklara göre Koçaloğullarına da Karadeniz il veya ilçelerine bağlı köylerden topraklar verildiğini, bunun veriliş nedenininde onların genellikle ulema takımından olması idi. Devletine bağlı ve vergisini düzenli ödeyen Koç ağaları devlete karşı gelen ve derebeylik ilan etmiş ağalara karşıda devletin yanında savaşmıştır.

          Örneğin Fatsanın bir köyünde devlete karşı gelen Kel Yakup isimli bir eşkiya Koçalliler tarafından öldürülmüş olduğunu şu destandan anlıyoruz.
..............................
Dor atım olsa bende binmezdim
Dolu dizgin Balkamluya bileydim inmezdim.
Hacı Gocalnin puşlarına kelle vermezdim.
Aman da arhadaşlarım yaman da arhadaşlarım
Bah neler oldu
Desde merçem burma bıyık ganınan doldu
Altun köstek gümüş gordin ganınan doldu
_____________________________

Bugün günnerden cumortesi de cumortesi
Ortalıhda döniye Yakubun kellesi
Çağırın gelsin nazlu Şadiyesi
Gelmen Gelfiruller gelmen gan parça parça
Hacı Gocallin beş oğlu birden geliyor el çırpa çırpa.
.................................................................
(Gocalli, Koçallinin yöresel söylenişidir.)
            Akçaabat ilçesinde bulunan Koçalliler için ise Akçaabat Tarihini yazan Muzaffer Lermioğlu Açaabatta ağa olan sülaleler, Hacısalihoğulları, Serdaroğlulları ve Koçoğullarıdır şeklinde belirtmektedir.
            Günümüzde gelenlikle devlete karşı gelen, ayaklanan ve vergisini devlete ödemeyen derebeylerin ağalıkları daha çok bilinmektedir.
Kaynaklar:
1.http://www.erzincan24.8k.com/h.html+koC
2.Mehmet Sinan Modernleşen Despotizmin Sivilleşme Sancısı
3.CAFEROĞLU, Ahmet(1946) Kuzeydoğu İllerimiz ağızlarından Toplamalar (Ordu, Giresun, Rize, Trabzon ve yöresi ağızları) Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları syf: 178 Vakfıkebir Kancıma Köyünden Hüsnü Karagülle den derleme)
4.LERMİOĞLU, Muzaffer (1940) Akçaabat Tarihi. İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder