27 Şubat 2014 Perşembe

KOÇALLİ MAHALLESİNİN KURULUŞU

          

Alazlı köyünün merkezinin en uzağında bulunan Koçalli Mahallesinin kurulmasının temelinde üvey ananın oğlunu görmeme isteği vardır.
          Alazlı köyünün merkezinde yaşayan Koçalioğlu Mehmet (Kısa boylu olduğu için İvrizo lakabı ile anılıyordu.) eşinin ölümü üzerine yeniden evlenmişti. Ancak İvrizo Mehmet evinde oğlu Hasan Hoca ve onun eşi Katırcıoğllarının kızı Esma Hanım ve torunları ile birlikte yaşıyordu. Üstelik Esma Hanım yine hamileydi.
           Ancak Koçaloğlu Mehmet in yeni eşi bu durumu kabullenmedi ve üvey oğlu için kocasına:
           -Oğlunu gözümün önünde görmek istemiyorum. Bunları yanımızdan uzaklaştır. diyerek baskı yapmaya başladı. Bu sözleri duyan Hasan Hoca, babasından kendisine ev yapması için bir yer istedi. Babası da onları köyden uzaklaştırmak için BURLAR denilen verimsiz toprakların olduğu Gülcena Mahallesi yakınlarındaki bir yeri gösterir. Hasan Hoca buna üzülür. Çünkü burası köyden çok uzakta, ıssız üstelik düzlük olmayan ve ev yapılması zor Şahin Kaya denilen büyük bir kayanın eteklerindeydi.

          Ayrıca buranın en verimli toprağına sahip olan BAHÇE denilen yeri de babası Hasan Hoca ya vermemişti. Bunun üzerine babasına iyice küsen ve üzülen Hasan Hoca bu gün Kocalli Mahallesinin tam ortasında yer alan ve Yaşar Koç a ait olan evin temellerini 1887 yılında atar.
           Evin İnşaatını yaptırmak üzere o sıralar gezgin Rum ustalarından olan Yakof Usta yı tutar. Bu Usta, Hasan Hoca nın isteklerine uygun bir Doğu Karadeniz evi yapar.
Şimdi sıra, bir Doğu Karadeniz evinin planında... Sırtını arkada toprağa dayamış, ön cephesi vadiye bakan Karadeniz evinin toprağa gömülü kısmı, süt hayvanlarının barındığı ahır bölümüdür. Bu katın üzeri de ev sahiplerinin yaşama alanıdır. O zamanları Karadenizliler, yatak odalarını ahır bölümünün üstüne inşa ederlerdi. Soğuk kış gecelerinde, süt hayvanlarının yaydığı ısıdan yararlanabilmek için... Zemin katta, evin yamaca yaslanmış bölümünde döşeme olarak toprak zeminden yararlanılmıştır. Burası tüm gündüz eylemlerinin geçtiği aşhane bölümüdür.. Ortada açık ateş yanar. Burası, yemeğin piştiği ve yendiği, misafirin ağırlandığı yerdir. Dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korunmak için bu bölümde pencere yoktur. Bu yüzden karanlık bir mekândır; ışık ancak kapılardan girebilir.
           Aşhanenin çok amaçlı kullanılabilmesi, araç ve gereçlerin taşınabilir olmasını gerektirmiştir. Tamamen toprağın içerisine gömülü olarak yapılan Aşhane'de ocak ve dolaplar dışında sabit olan donatı elemanları yoktur. Üç tarafı taş duvarla örülen aşhanenin yukarı ki duvarı içerisine ısınmak ve yemek yapmak için bir bacalı ocak yapılmıştı ve bunun üstüne gelecek şekilde kazan asmaya yarayan bir kara zincir yerleştirilmişti. 

Aşhanenin sol tarafına yere gömülü olarak ve kapağı aşhaneye açılacak şekilde bir taş fırın yapılmıştı. Hemen yanında duvar içerisine bir küçük taş dolabı yerleştirilmişti. Aşhanenin sağ tarafındaki duvara yine eşya koymak için bir başka taş dolap yapılmıştı. Aşhane içerisinde ki otuma elemanları elle, kolayca taşınabilen arkalıksız iskemlelerdir. Üzerinde yemek yenen eleman ya bakır sini ya da ahşap sofradır. Açılıp katlanabilen ayaklar üzerine yerleştirildiğinden işi bittikten sonra duvardaki yerine asılmakta, mekân diğer kullanımlara hazırlanabilmektedir. Kısaca iki dış kapıdan girilebilen aşhane bu evin en önemli yeri idi.
Ayrıca kapının önüne evden tamamen ayrı Serander denilen mısır gibi ürünlerin konulduğu Karadeniz'e özgü bina yapılmıştı.
          Bu tipik Karadeniz evi bittiğinde bu eve yerleşen Hasan Hoca, eşi ve çocukları Alazlı Köyünden uzakta yaşamaya başladılar. Babasının kendine verdiği tarlaları ürün ekecek şekilde temizleyip düzenledi. Evine gidecek uygun patika yolları yaptı. Bu arada ikinci oğlu Abdullah dünyaya geldi. Ekin zamanı bütün köylüler gibi tarlasında çalışmaya başladı.
Bu sıralar babaları Mehmet yalnız başına BAHÇE denilen yeri ekmek için burada çalışmaya başlar. Kaynatasının tarlada çalıştığını gören Esma Hanım öğleye doğru ona bir yemek hazırlar. Öğle olduğunda hazırladığı yemeğin yanı sıra abdest alması için ısıttığı bir güğüm suyu da yanına alarak kaynatasının çalıştığı tarlaya gitti.
           Yemeği yiyip karnını doyurduktan sonra abdest alıp namazını kılan Koçaloğlu Mehmet gelinine dönerek:
           -Bu yaptığınızın karşılığında bu tarlayı size veriyorum. diyerek orayı terk etti. Böylece Koçalli Mahallesi ve çevresindeki tarlalar Koçaloğlu Hasan Hocaya kaldı. Hasan Hocanın üç oğlu olduğu için buraya iki ev daha yaptırdı.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder