27 Şubat 2014 Perşembe

CEVİZLİK MAHALLESİNİN KURULUŞ EFSANESİ

          Alazlı köyünün dere karşısındaki mahallelerinden biri de Cevizliktir. Cevizlik Mahallesinin kuruluşuna ilişkin bir efsane anlatılmaktadır. Bu efsane bu mahallede doğup büyüyen Mahmut KOÇ tarafından oğlu Oktay KOÇ a anlatılmış ve ilgili kişi tarafından bana nakledilmiştir. Cevizlik mahallesinin kuruluşu ile ilgili bu efsane tarafımdan düzenlenmiş ve ilk olarak burada yayınlanmaktadır. Efsanelerin ne kadar gerçek olduğu tartışılır. Türklerin Tarihi Kitabını yazan Doğan Avcıoğluna göre, (Duyularak kayıt edilen efsaneler, orada yaşayanların kökeni hakkında verdiği bilgiler fazla bir aydınlık getirmez. Fakat kırsal bölgelerde efsaneler gerçek sayılırlar. Bu nedenle önemlidirler.)der. Bu önemden yola çıkarak Cevizlik Mahallesinin kuruluşu ile ilgili efsane şöyledir:

          1800 yılların başında Tonya yı bölüp geçen Fol deresinin iki kenarın kurulan Fol(yeni adı Kalıncam olan) köyünün ileri gelen ailelerinden biri de Koçaloğulları idi. Ormanlar içerisinde, ıssız alanda kurulan ve dağınık evleri olan bu köyde güvenliği insanlar kendileri sağlamakta idi. Bunun sonucunda suç işleyenlere cezayı insanlar kendileri verince sülaleler arasında kan davaları başlamıştı. Bu kan davaları yüzünden insanlar hesapsız ve acımasızca karşı tarafı öldürebiliyordu. Neredeyse her sülalenin bir başka sülale ile kan davası olan bu köyde astığı astık kestiği kestik olan Koçaloğullarınında kan davalıları vardı. 
           Fol Köyü ne o sene bahar erken gelmişti. Tabiatın canlanması ile çiçekler açtı, ağaçlar yeşerdi. Şırıl şırıl akan Fol deresinin sesine kuş sesleri karışmaya başlamıştı. Kışın etkilerini yavaş yavaş üzerlerinden atan insanlar yoğun bir şekilde tarlalarında çalışmaya başlamışlardı. Bu çalışkan Karadeniz insanlarının en büyük eğlencesi düğünlerdi. Düğünlerde davul-zurna veya kemence eşliğinde horonlar oynanıp türküler söyleniyordu.
Bu sene Koçaloğullarının ileri gelenlerinden biri oğlunu evlendiriyordu. Şanına layık bir düğün için günler öncesinden hazırlıklar başladı. Fol deresinin hemen kenarındaki bir düz alanda düğün yapılacaktı. Tavuk ve çöreklerle düğüne davetler yapıldı. Düğün günü Karadenizde az rastlanan güneşli günlerden biri vardı. Çalgılar çalmaya başlayınca düğün davetlileri yavaş yavaş alanda toplanmaya başladılar. Horonlar kuruldu. Türkülerin ve çalgıların sesi her evden duyulmaya başlandı. O da düğüne çok gitmek istiyordu ama hamile olması nedeniyle eşi gitmesini istemedi. O da eşine hak vererek evde oturmaya razı oldu.

              Öğleye doğru eğlencenin tozu iyice artmıştı. Herkes horon halkasında yerini almıştı. Ancak Karadeniz havası yine kendini göstermiş, yavaş yavaş Fol deresinin üstünü duman kaplamıştı. Horon halkasındakilerin bir ucundaki diğer uçtakini göremez hale gelmişti.


            Birden türkü ve çalgı seslerini silah sesleri bastırmıştı. Koçaloğulları tedbirsiz yakalanmış, tuzağa düşmüşlerdi. Silah seslerini evinde duyan hamile kadın kan davalılarının düğünlerini bastığını anlamıştı. Birden paniğe kapıldı. Kendini kurtarmalı idi. Kendi için değil karnındaki için kaçmalı idi. Kararını verdi, arka kapıdan dağlara doğru kaçmaya başladı. Yürüdü yürüdü, artık silah seslerini duymuyordu. Ama o yürümeye devam etti. Dağları aştı, dereleri geçti, gündüzleri ormanlarda saklandı ve geceleri yürüdü. Bu günkü Cevizlik Mahallesinin olduğu yere geldi. Doğum iyice yaklaşmıştı. Ayaklarında derman kalmamıştı. Burada kalmaya karar verdi. Üstelik burasından her yer görünüyor, ancak etraf ormanlık olduğu için kendisi görünmüyordu.
           Ağaçların gölgesinde bir oğlan çocuk doğurdu ve Cevizlik Mahallesindeki Koçaloğullarının soyu bu atadan gelmektedir.
          Görüldüğü gibi bu efsane biraz Ergenekon Destanı veya Yaradılış Destanı gibi.. Türkler arasında bu tür efsaneler çokça anlatılmaktadır. Pek çok yazar kitaplarında bu tür efsanelere yer vermişlerdir. Örneğin Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi adlı romanında buna çok benzeyen bir efsaneye yer vermiştir. Yine Koçaloğullarınında mensubu olduğu Kıpçakların kökenini açıklayan efsane şöyledir:
           Köken efsanelerinde ağaçtan türeyen Kıpçaklar, Oğuzlarla ilişkili gösterilir. Ebulgazi ye göre, Oğuz Hanın il beylerinden biri sefere karısını da birlikte götürür. Bey, İt Barak Hana karşı verilen savaşta ölür, karısı kurtulur ve iki nehir arasında Oğuz birliklerine katılır. Kadın gebedir ve doğum sancıları tutar. Hava soğuk olduğundan ve çevrede ev bulunmadığından, kadın bir ağaç kovuğuna sığınır, orada bir oğlan çocuğu doğurur. Oğuz Han çocuğu kabul eder ve ona Ağaç kovuğu anlamında Kıpçak adını verir. Kıpçaklar babası ağaç olan bu oğlandan türerler.
           Günümüzde Kalıncam ismini alan Fol Köyünde hala Koçaloğulları sülalesi mevcuttur.
Kaynak: Avcıoğlu, Doğan(1978) Türklerin Tarihi, İstanbul: Tekin Yayınevi. Sayfa 947

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder