Ebubekir
Hazım Tepeyran Trabzon Valisi olarak 26 Ağustos 1921 tarihinde Trabzon'a geldi.
Durumu yerinde görmek için köylere yaptığı gezileri anılarında yazdı. Bu anılar
Çağdaş Yayınları tarafından 1982 yılında Belgelerle Kurtuluş Savaşı Anıları
isimli kitapta yayınlandı. Bu kitabın 99-110 sayfalarında Trabzon Köyleri
Anlatılıyor. Buna göre işte bizim eller:
Trabzon da baştan başa zümrüt gibi
yeşil dağların tepelerinde ve böğürlerinde uzun fasıllalar la birer ikişer nadiren
üçer küçük beyaz binalar görülür. Bu binaları ilk gördüğüm zaman ne olduklarını
anlayamamıştım. Yakından görerek bunların birer köy evi olduklarını öğrendim.
Her köylü, evini tarlasının kenarına
yapmak suretiyle evler bir, iki hatta üç saatlik bir sahaya dağılmışlardır.
Evlerinin bu derece dağınık bulunmaları köylerin yolsuz ve okulsuz kalmalarına
neden olmuştur. Çünkü böyle bir köyün ne tarafına bir yol, bir okul bir köprü
yapılsa iki üç aileden ziyadesinin istifade edebilmesi mümkün değildir. Okulsuzluk,
bu köyler ahalisinin pek ilkel yaşayışlarını devam ettirmektedir. Bunların
yalnız bir insan geçecek kadar dar yollarının tenhalığı, evlerinin yalnızlığı
taaruza pek müsait olduğundan can, ırz ve malını korumak için en fakir köylü
bile mutlaka ve daima silahlıdır. Köylerin şu hal,inden dolayı yaralanma, katil
ve gasp hadiselerinde suçluları bulmakta, tutmakta hükümet müşkülata düşmekte
olduğu gibi nadiren tuttuğu sanıklara da şahit ve delil bulunamayarak
mahkemeler bir ceza vermedikleri için ölenlerin evladı, akrabası, er geç bir
fırsat bulunca bildikleri veya zannettikleri katili öldürmek suretiyle öç
alıyorlar.
O bölgede devam eden kan gütmek adeti
köylerin bu halde bulunmalarının tabi bir neticesidir. Trabzon da bulunduğum
esnada Akçaabat kazası dahilinde öldürülen bir şahsın katili hakkında yapılan
tahkikat, bunun 15 sene önce öldürdüğü bir adamın intikamı olarak katledildiği
anlaşılmıştı.
Dağınık evler olduğu sürece kan gütme
adetinin süreceğine şüphe yoktur. Çünkü katilleri korkutacak bundan başka bir
kuvvet yok demek olduğundan bu adette olmazsa böyle ıssız dağlarda konusuz
komşusuz can ve malını koruyabilmek pek zor olur.
Trabzon köylerinin kadınları kadar zahmet ve meşakkate mahkum Havva kızlarını da başka hiç bir vilayette görmedim.
Trabzon köylerinin kadınları kadar zahmet ve meşakkate mahkum Havva kızlarını da başka hiç bir vilayette görmedim.
Buralarda iyi kötü umumi bir yolda
yoktur. Yol denilen şeyler çoğunlukla dik bayırlardan akan suların açtıkları
mecralardır. Bu yolların zahmetini çekenler, köylülerinin mahsullerini dipleri
dar, ağızları geniş sepet ve küfelerle Pazar yerlerine getiren ve oradan alınan
şeyleri köylere götüren çıplak ayaklı talihsiz kadınlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder