10 Mart 2014 Pazartesi

VALİ HAZIM TEPEYRAN YÖREMİZİ ANLATIYOR.



Ebubekir Hazım Tepeyran Trabzon Valisi olarak 26 Ağustos 1921 tarihinde Trabzon'a geldi. Durumu yerinde görmek için köylere yaptığı gezileri anılarında yazdı. Bu anılar Çağdaş Yayınları tarafından 1982 yılında Belgelerle Kurtuluş Savaşı Anıları isimli kitapta yayınlandı. Bu kitabın 99-110 sayfalarında Trabzon Köyleri Anlatılıyor. Buna göre işte bizim eller:
            Trabzon da baştan başa zümrüt gibi yeşil dağların tepelerinde ve böğürlerinde uzun fasıllalar la birer ikişer nadiren üçer küçük beyaz binalar görülür. Bu binaları ilk gördüğüm zaman ne olduklarını anlayamamıştım. Yakından görerek bunların birer köy evi olduklarını öğrendim.
            Her köylü, evini tarlasının kenarına yapmak suretiyle evler bir, iki hatta üç saatlik bir sahaya dağılmışlardır. Evlerinin bu derece dağınık bulunmaları köylerin yolsuz ve okulsuz kalmalarına neden olmuştur. Çünkü böyle bir köyün ne tarafına bir yol, bir okul bir köprü yapılsa iki üç aileden ziyadesinin istifade edebilmesi mümkün değildir. Okulsuzluk, bu köyler ahalisinin pek ilkel yaşayışlarını devam ettirmektedir. Bunların yalnız bir insan geçecek kadar dar yollarının tenhalığı, evlerinin yalnızlığı taaruza pek müsait olduğundan can, ırz ve malını korumak için en fakir köylü bile mutlaka ve daima silahlıdır. Köylerin şu hal,inden dolayı yaralanma, katil ve gasp hadiselerinde suçluları bulmakta, tutmakta hükümet müşkülata düşmekte olduğu gibi nadiren tuttuğu sanıklara da şahit ve delil bulunamayarak mahkemeler bir ceza vermedikleri için ölenlerin evladı, akrabası, er geç bir fırsat bulunca bildikleri veya zannettikleri katili öldürmek suretiyle öç alıyorlar.
            O bölgede devam eden kan gütmek adeti köylerin bu halde bulunmalarının tabi bir neticesidir. Trabzon da bulunduğum esnada Akçaabat kazası dahilinde öldürülen bir şahsın katili hakkında yapılan tahkikat, bunun 15 sene önce öldürdüğü bir adamın intikamı olarak katledildiği anlaşılmıştı.
            Dağınık evler olduğu sürece kan gütme adetinin süreceğine şüphe yoktur. Çünkü katilleri korkutacak bundan başka bir kuvvet yok demek olduğundan bu adette olmazsa böyle ıssız dağlarda konusuz komşusuz can ve malını koruyabilmek pek zor olur.
            Trabzon köylerinin kadınları kadar zahmet ve meşakkate mahkum Havva kızlarını da başka hiç bir vilayette görmedim.
            Buralarda iyi kötü umumi bir yolda yoktur. Yol denilen şeyler çoğunlukla dik bayırlardan akan suların açtıkları mecralardır. Bu yolların zahmetini çekenler, köylülerinin mahsullerini dipleri dar, ağızları geniş sepet ve küfelerle Pazar yerlerine getiren ve oradan alınan şeyleri köylere götüren çıplak ayaklı talihsiz kadınlardır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder