25
Mayıs 1916
Sayfa 13. Gemi ile Of şehrine yaklaştık. Of
yakınlarında savaş var idi. Bu savaşa denizciler de katılmıştı. Bu nedenle de
çok soğuk olmasına bakmaksızın bizden hiç kimsenin şehre gitme hevesi olmadı.
Geminin
güvertesinde büyük delikler görülüyordu, bunlar toplardan atılan mermilerin
duvarlarda açtığı deliklerdi. Mescidin yakınında olan ev çok büyük zarara
uğramıştı. Evin her tarafı ve çatısı yok olmuştu. Batıya doğru yükseklerde
dallar ile örtülmüş Türk siperleri görünüyordu. Bizim gemiden atılan mermiler
bu siperleri tamamı ile dağıtmıştı.
…………
Of’un
yakınlarında Almanların denizaltısı, yüzen hastane “Potugaliyani” batırılmıştı.
Bizimkiler de nasıl oldu ise bir Türk gemisini mahvetmişlerdi ve geminin olduğu
yerde sadece ağaçları görünüyordu.
28
Mayıs 1916
Sayfa 15 …. Trabzonda yerleştiğim ev
terk edilmiş Türk evlerinden alınmış mobilyalarla döşenmişti.
Sayfa 16……… Lyahov Aleksandrovski
Trabzon’a gelirken kıdemli binbaşı rütbesini almıştı. Trabzon’u almışlardı
demiyorum çünkü şehrin 40 verstliğinde savaş sırasında Türkler bir mermi
atmadan şehri terk etmişlerdi. Amerikan konsolosu Lyahov’un yanına gelerek şehrin
herhangi bir direnç gösterilmeden teslim edildiğini belirtir. Bizim
askerlerimiz Türklerin şehri terk etmesinden iki gün sonra şehre girdiklerinde
şehrin Yunanlılar tarafından yağmalandığını görürler. Askerlerin yağma
yapmaması ve yerli halkı incitmemesi
için Lyahov askerlerin şehirde durmalarına fırsat vermeden şehirden geçirtir. Ancak şehir Yunanlılar ve
bizim denizciler tarafından yağmalanmıştı. Denizciler piyade askerlerini mağlup
ederek boşaltılmış şehre bir çok defa ateş açmışlardı. Pek çok bina zarara
uğramıştı.
Lyahov
iyi generallerden biri olmasına rağmen Trabzon arazisinde yaptıkları akıl alır
cinsten değildi. Hatta en tecrübesiz general bile bunları yapmazdı.
Sayfa 17 ……….şehrin bizimkiler
tarafından işgal edildiğinde orada neler olduğunu sadece yıkılmış evler değil
aynı zamanda bizim mühendislerin konuşmalarından da bilme olanağı vardı.
7
Haziran 1916
SAYFA 21………… Trabzon’un etrafında siper için bir tane de olsa hendek
yoktur. Bunları en kısa zamanda yapmak gerekir. Türkler karşımızda idiler.
Trabzon ile onların arasındaki mesafe en çok 12 verst idi.
12
Haziran 1916
Sayfa 26 Hapishanenin binası ve diğer şeyler telgraf
idaresine verilmiş, onların komutanı Melik Parsadanov temizlik yapılmasını
emretmişti. Eyaletin tüm arşivi ve Türklerin burada oldukları sürede görülmüş
olan mahkeme işlerinin belgeleri yargana atılarak yakılmaya başlanmıştı. Burada
ne kadar değerli belgeler yok olmuştur.
13
Haziran 1916
Sayfa 26 ………. Türkler bizim
askerlerimizi sıkıştırmaya başlamıştı, hatta Of yakınlarında az kalsın cepheyi
yarıp geçiyorlardı. Eğer bunu başarmış olsalardı, o zaman Trabzon’a gelen
karayolu kesilmiş olurdu.
Metropolitin
yanına gittiğimde Türklerin şehre yaklaşmaları onu hasta etmişti. Onun midesine
çok kötü etki yapmıştı.
Sayfa 29 . Şehirde çok az sayıda Türk kalmıştı, onların
çoğu yaşlılardı.
19
Haziran 1916
Sayfa 32 şehirde çiçek hastalığı
yayılmıştı. Sokakta rastladığımız insanlar zehirlenmiş sinek gibi zayıf,
sararmış durumda dolanıyordu. Askerlerin % 30’u bu hastalığa yakalanmıştı.
24
Haziran 1916
Sayfa 35 Platana’da dağların etrafında
çok sayıda Türk evleri vardı. Ancak onların tümü boştu. Evlerin çoğu yıkılmış
ve talan edilmişti. Burada herhangi bir işle meşgul olmak çok tehlikeli idi.
Kayaların arasından gizli şekilde mermiler atılıyordu.
Sayfa 36 Türk mekteplerinde duvarlarda şehre Rus
ordusunun sokulması, halkın süngüden geçirilmesi ile ilgili tasvirlere rast
gelmiştim. Komutan bunlar gerçekten olmuştur. Bizden önce gelen gruplar her
yeri talan etmiş, topladıkları insanları Of’a göndermiş, yeteri kadar da ölen
olmuştu.
25
Haziran 1916
Sayfa 37 Plathane’de açlık vardır. Un,
tuz yoktur. Tuz olmadığından ekmek pişiren fırıncılar hamuru deniz suyu ile
yoğuruyorlardı.
26
Haziran 1916
Hayatımda Trabzon’da gördüğüm kadar
bit hiçbir yerde görmemiştim. Eşim onlar ile amansız bir savaş yapıyordu. Ancak
bu az bir yardım sağlıyordu. Gelen her adam bir ayağı ile bir deste bit
getiriyordu. Sokakta binlerce bit var idi.
İnsanı
bezdiren bir başka şey ise sivrisinekler idi. Gece sıcaktan ve onların
azabından yatmak olası değildi. Sadece denizde yüzmek insanı gecenin
uykusuzluğundan kurtarabilirdi.
3
Temmuz 1916
Sayfa 39 Ne Kars ne de Trabzon hiçbir zaman Rus şehri
olmayacaktır. Biz burada misafiriz. Ve çok cömert bir şekilde Ermeni ya da bir
başkasının olacak bu araziye para harcıyorduk.
15
Temmuz 1916
Sayfa 41 Türkler batı istikametine
doğru sıkıştırılmışlardı. Şimdiki cephe hattı Trabzon’dan 60 verst
uzaklaşmıştı. Foldan öbür tarafa idi.
Şimdiki saldırıları dikkate alsak
şöyle bir düşünce ortaya çıkar ki, sanki bizim karşımıza çıkacak Türk
kalmamıştı. Ancak karargah komutanı haber veriyordu ki, düşman çok güçlüdür,
ileri doğru ilerlemek olası değildir.
16
Temmuz 1916
Fol ve Platana’da veba hastalığı var
idi.
20
Temmuz 1916
Sayfa 46 Fol’da ve diğer yerlerde veba
gittikçe artmaya başladı.
27
Temmuz 1916
Şehirde 270 Türk esiri var idi.
Onların vaziyeti akıl almaz şekilde idi. Onlar gören bunlar asker değil, sanki
dilenci sanırdı. Bunlar arasında orta yaşlarda adam yok denebilirdi. Tümü ya
yaşlılar ya da çocuklardı. Hekimlerin ifadelerine göre onlar arasında
çıldıranlara ve ruhsal hastalara tesadüf ediliyordu.
Esirler
çok kötü bir durumda saklanır. Esirleri tavlaya benzer bir yere atmışlardı. Şehirdeki
bütün yataklar komutanın ambarına yığılmış olsa da yerde değil yatak hatta
saman bile yoktu.
Sağlam
olanlarla beraber hastalar da çıplak döşemenin üzerinde yatıyorlardı. Onların
arasında 3 tifolu 2 veba hastası ve 2 de çiçek hastası vardı. Özel gereksinmeleri
için bile onları bahçeye bırakmıyorlardı, kaldıklar yerde gereksinmelerini
gideriyorlardı.
28
Temmuz 1916
Sayfa50 bu araziler ele geçtikten sonra hiçbir şeyin
alınmaması sadece camilerdeki halılar götürülüp komutanın karargahına bırakılması
ve buradan da Tiflis’e açık artırmaya gönderildi. Mescitlerdeki halılar çok
büyük ve çok eski idiler. Kendi değerlerine göre çok kıymetli idiler.
30
temmuz 1916
SAYFA 51 Yeni işime talancı çeteleri
ortadan kaldırmakla başladım. bölgeden kaçmış olan Ermeniler geri dönüp çeteler
oluşturarak talanla meşgul oluyor. Burada kalan sivil Türklerden intikam
alıyorlardı. Emrime 29 Kazak ve bir subay verildi.
Şehir
haddinden fazla pisleniyordu. Rus insanı tek kaldığında yüreği ve midesini
boşaltır! Şehirde milyarlarca sivrisinek var idi. Sokaklarda yürüyorken yerden
duvar aralarından bulutlar halinde kalkıyorlardı.
4
Ağustos 1916
Sayfa 61 hırsızlık gittikçe
çoğalıyordu. Gün yoktu ki yanıma hırsızlıkla ilgili bir şikayetçi gelmesin.
Hayvanları çalıp insanları dövüyorlardı. Katiller ise ya Ermeniler ya da arka
cephedeki utanmaz Ruslar ve Kazaklar idi.
Uzak
eyaletlerden bana hoş olmayan haberler geliyordu. Kaçgın ve askerlerin
faaliyetlerinden, açlıkla yüz yüze gelmiştik. Ne köylerde ne de şehirde yiyecek
bir şey kalmamıştı.
8Ağustos
1916
Sayfa
62 Buradaki dağlardan ancak katır ya da
yayan yürümekle aşılabilirdi. En ağır yükleri ise kadınlar taşıyorlardı. İşgücü
bu günlerde haddinden fazla idi. Kafkasya’dan buraya bir hayli insan getirmişlerdi.
10
Ağustos 1916
Trabzon’da
toplam 3 Ermeni sağ kalmıştı. Buna göre Tiflis, Batum ve Bakü’den Ermeniler
kara kuzgun gibi buraya dökülür ve gerçek anlamda talan başlıyordu. Yeterince
yağma yapıldıktan sonra komitenin birinci kısmı çekiliyor, onların ardınca
ikinci kısım yağmaya devam ediyor.
Bilinmeyen
şahıslar buralarda ağalık ediyorlardı. Kitaplar, halılar seçilir ve mallar
sessiz bir şekilde kayıp oluyorlardı. Komiteden bunun ile ilgili bilgi
istendiğinde bunlar daha önce ölmüş olan adamların varisleridir. Onların
babalarına ait olan malları almaktadırlar. Bu nedenle de mallar günden güne
azalmaktadır diye yanıt veriyorlardı.
Rotmistr
Sefronov geri döndü. Dağlarda eşkıyalar ile mücadele yapmak için onu ben
göndermiştim. Kendisinden daha düşük rütbede olan 11 adamda onun ile gitmişti.
Safronov 6 gün dağlarda kalmıştı. Yollar çok dar imiş. Bu nedenle atlarını hep
yularlarından çekerek götürmüşlerdi.
Yakalananların
tümü Ermenilerdi. Bu adamlar yerli halkın malını ve hayvanlarını ellerinden
aldılar. İşin meraklı tarafı ise bunları almanın kendilerinin hakkı olduğunu ve
ellerinde buna dair belge bulunduğunu söylüyorlardı. Güya hükümet hayvanların
onlara parasız verilmesine dair emir vermişti. Karşı çıkanları dövüyor,
emlaklarını yağmalıyorlardı. Bundan başka pek çok insanı öldürmüşlerdi. İlk
önceleri ben bunu Ermenilerin intikam almaları şeklinde düşünüyordum. Şimdi
yanıldığımı görüyorum. Çünkü Ermeniler sadece Türkleri değil, aynı şekilde
Rumlara da davranıyorlardı.
18
Ağustos 1916
Sayfa
67 Evlerden arda sadece yıkılıp dökülmüş duvarlar kalmıştı. Etrafta hiç kimse
yoktu. Bizi burada aç kediler karşılıyor ve zavallıcıklar miyavlayarak peşimiz
sıra geldiler.
Sayfa 73 bizim gittiğimiz yol bir çok
defa Türklerin kazdıkları hendeklerin yanından geçti.
14
Eylül 1916
Sayfa 82 bu sırada Batum’a Trabzon’dan göçürülen
adamlar getirildi. Gemide 1200 kişi var idi. Ve bunlardan sadece 15’i yaralı
idi. Bu arazilerde hastalık çok yayılmıştı.
16
Eylül 1916
Sayfa 89 Yazın Türkler Of’a hücum
ettiği zaman Batum ile alakamız neredeyse kesiliyordu. Bu meselenin açıklığa
kavuşturulması için Dinga görevlendirilmişti. Ön cephede olan gurubun birisinde
bağımsız şekilde faaliyet gösteren birisi kendi etrafında bir teşkilat
oluşturur. Siyasi bir teşkilat. Bu dernek vasıtasıyla Türkler bizim hakkımızda
haber almışlar. Bir gün oların yardımı ile az kalsın Of’u ele geçiriyorlardı. Teşkilatın
başı ve yanında 12 kişi Türklerin tarafına kaçmışlardı. Geride kalan 8 kişiyi
ise Dinga yakalatarak astırır. Buna göre Dinga’ya General mayor rütbesi
verilir. Askerlerimizin Türklerin yanına kaçmaları nadir görülen bir durum
değildi.
24
Eylül 1916
Sayfa 95 Shvarch mabedin yanındaki
Türk evlerinin yıkılmasını emretmişti ve sonra yapılacak arkeolojik kazılar
için meydan boşaltılmıştı.